Dengbej Seyitxan
Zeynep ÖZALP
Dengbejlik geleneğinin Ağrı başta olmak üzere doğunun soğuk şehirlerinde ortaya çıkması tesadüfi bir şey miydi? Yoksa tek bir mecliste sobanın etrafında oturan insanların vakti anlamlı ve güzel geçirme çabası mıydı?…
Ümit Adına
Ceylan ALMA
Taş duvarlar serilmiş önümüze diye baktı.
Ben bu yıkık viraneden hangi vakit gün doğumunu izlemek için dağların yamacına oturacağım diye bir hali vardı…
Tek Ağaçların Gücünden Diliyorum
Sema ÖZALP
Siz hiç yolculuk yaparken kocaman tarlalarda tek başına duran ağaçları gördünüz mü? Ben gördüm. Koca bir ormana ihtiyaç duymadan, köklerine sarılmış, güçlü, tek ağaçlar… Bu cümleye başlarken olağanüstü bir varlıktan bahsetmem gerekirdi sanırım, görülmemiş ya da nadir görülmüş bir varlık..
Konuşmalıyız
Merve GÖKÇE
Suçluyken kendini savunmak kolaydır. Yaptım ama şu nedenle yaptım, kendimi savundum ama o da bunu yaptı, bla bla… Eğer yapmadıysan suçlu değilsindir ancak için rahat da değildir çünkü kendini savunman zorlaşır. … “Just Mercy” işte böyle bir durumdaki bir adamın hikâyesi…
DADÊ’NİN SARI TOMURCUK KUTUSU
Esma ÖZALP
Geri dönüşüm: Dönüşen, geri gelen gitmeyen, bırakmayan… Eşyanın bile sadakati. Çok mu içselleştirmiştim bu popüler mevzuyu acaba? Oysa yıllar sonra tahsilime devam etmek isterken yüksek lisansta aldığım dönem projeme teknik yaklaşıp bir geri dönüşüm çocuk atölyesi çizecektim.
Algılar, Önyargılar ve Hakikatin Yükü
Zeynep ÖZALP
İki farklı coğrafyadan iki çocuk hayal edin. Rohat Derecikli, Irak sınırında rakımın bilmem kaç bin olduğu bir köyde yaşıyor. Uzun kış gecelerinde annesinin anlattığı masallarda kurtlara karşı kuzuların mücadelesini dinliyor…
Kal, Kal, Kal
Rumeysa BAYINDIRLI
Geldiysen üç kere kal de!
-Kal. –Kal. –Kal.
Kalk masayı taşıyalım ağaçların bol olduğu bir yere.
Anormal bir müzikle, seslendiğin sesini farklı kılarak.
-Kal. –Kal. –Kal.
Çek sandalyeyi masanın etrafına, kalk, kalalım burda!
Güneşin Doğuşuna Methiyeler
Zeynep ÖZALP
“Kitaplardan önce güneşin doğuşuydu bana öğretilen…” diye haykırıyor Mahmut Derviş. İnsan güneşin doğuşundan neyi öğrenebilir ki? Cümleyi biraz irdelediğimde doğuştan bahsediyor, doğumdan, en sancılı andan yani. Sonrasında ferah bir aydınlık ve insanın bu doğal sürece, tabiata, en kadim ve kutsal kitaba şahitlik etmesi…
Sonbaharın Üçüncü Günü
Rumeysa BAYINDIRLI
Bazı yerler onu evinde hissettirirdi. Bir piyano eşliğinde kahve içilen mekanlar değil, gülen gözlerinde samimiyeti okunan insanların olduğu yerler. Ona göre, yeteneğin en büyüğü inssanlarda mütebessim bir çehre bırakabilmekti. Arkada çalan piyano sadece bu samimiyete bir çeşit çeşni katabilirdi. Belki o tebessümü hatırlatması kolay olsun diye çalıyordu piyano arkada.
İBRAHİME MEKTUP…
Çimen ÇİFTÇİ
Sevgili İbrahim, Hayatın ağır korkusu yaşamını delip geçen; rüyalarda savaşıp, dünya da yenik düşen, çaresizliğinden tıkanmış o beyefendi*(Siz tanımazsınız)şöyle demektedir: “Mektup yazmanın kolay ihtimali teorik olarak bakılırsa-ruhların yıkıntı ve enkazlarını dünyaya getirmiş olmalı.” Bakın işte İbrahim, enkaz dolu günlerimi size sunmak için parmaklarımı ışığa tutup, ilanımı yayınlamak üzere yola çıktım.
Balonlara Üflenmiş Ruhlar
Betül ŞENOL
“Tek oyuncağı gökyüzü olan çocukların sözlüklerinde hayal kırıklığının karşısında kocaman beyaz bir boşluk vardır. Bulutlardan, asla ipleri kopmayan rengarenk, şekil şekil uçurtmaları vardır onların. O çocuklar bulutsuz gökyüzünün ılık ve şefkatli bir rüzgara fısıldayarak çağırdığı börtü böcekle kovalanır, yağmurun hediyesi olan su birikintileriyle yerden yüksek oynarlar. Gökten düşen her kar tanesi ardında farklı bir hayal sürükler. Pencereden yağan karı izlemek için gökyüzünü kaldıran çocuk, kardan yıldızların arasında seyahat eden bir astronota dönüşür.”
Denize Fısıltılar
Betül ŞENOL
Elindeki sigaradan son bir nefes çekip izmariti kayaların üzerine bastırdı. Genzini dolduran iyotla karışık sigara dumanı ufka bakan gözlerindeki buğu kadar yoğun değildi. Bakışları ruhunun fırtınasını yansıtırcasına sisliydi. Sigarayı söndürdükten sonra boşta kalan sağ elini tereddütle cebine sokup bir şeyler aradı.
Bu Bahçeden Bir Salih Ağabey Geçti
Zeynep TÜRKSEVER
Ürkek adımlarla yaklaştı masama, tek bir söz etmeden solumdaki sandalyeye çöküverdi. Gözlerini az önce girdiği kapıdan ayırmadan düşünmeye başladı. Konuşmasını beklediğim uzun saatler boyunca izledim onu.
Deniz Kabuğundaki “HU”
Rumeysa BAYINDIRLI
Vakti zamanında memleketin birinde bir genç kız yaşarmış. Bu genç kızın upuzun simsiyah saçları varmış. Her gören saçlarına hayran olurmuş. Bembeyaz teni gülbeşeker kokarmış. Dost canlısı bir kızmış da gerçek bir dostu yokmuş.
Zamansız Göçen Kuşlar
Harika Bahar ÖZTOK
Kalbinden göçüyorum.
Bir odadan başka bir odaya geçer gibi. Vakitsiz. Eşiğe takılmadan. Aklımda Murathan Mungan’ın ‘Hey Delikanlı’ şiiri, sırtımda Yusuf’un arkadan yırtılmış gömleği.
AZİZ
Mustafa ÖZALP
Ey oğul, dedi Âdem,
Vicdan; kaybetmeye en çok hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil midir? Mevzubahis vicdan olunca Aziz düşer yüreğime… Aziz ağalığın hüküm sürdüğü Doğu’nun dağ köylerinden Sümbül’de, kendi halinde yaşayan çok çocuklu bir ailenin oğluydu.
Bir Deli Bir Deliye Ne Der?
Müştehir KARAKAYA
– Hey, Hüseyin, bu telaşın nedir? Niye kaçıyorsun?
– Beni kovalıyorlar hocam! diye bağırdı arkasından. Şehrin göbeğinde, ara bir sokakta motor gibi hızla yanımdan fırlayıp gidiyordu.
Devamını Oku…
Ramazan Gecelerini Nurlandıran Gelenek: MAHYA
Kübra ŞAHİN
Kültürümüz birbirinden güzel Ramazan âdetlerine sahiptir. Bu güzel ay türlü güzelliklerle geçirilir. Ramazan gecelerinde semayı süsleyen âdetlerden biridir mahyalar. Arapça “mahiyye” kelimesinden türetilen mahya, Ramazan ayına mahsus anlamına gelmektedir.
Yaratımdan Yok Edime Bir Kavram: FARKLILIK
Zehra BULUT
İnsan, türü içinde farklılık yaratabilme becerisiyle dünyaya konumlanan egemen varlık… Böyle bir tanımın insana yakıştığım düşünüyorum.
Deliliğin Talihi
Zeynep ÖZALP
Tarihi üçe ayırmıştı Giambattista Vico: Tanrılar, Kahramanlar ve İnsanlar Çağı. Sokrat, Hallaç ve Nietzsche; 3 büyük çağın delisi… Asıl delilik akıl noksanlığı değil; akıl fazlalığı, vidası gevşeyen tahayyül, inatla hakikati haykırma arzusuydu belki de.
Öksüz HALİL
Harika Bahar ÖZTOK
Halil’in cansız bedeni bulunmadan bir gün önce… Doksanların sonunda inşa edilmiş boğuk, kasvetli, tipik bir akıl hastanesinin 46 no’lu odası. Doktor önde asistanları arkada odaya girdiler.
Sanat Bizim Neyimiz Olur?
Leyla DÜNDAR
Genelde insan, yitirilmiş, kaçırılmış ya da henüz erişilememiş zaman yüzünden sinemaya gider. Hayat deneyimleri arayışı içinde oraya gider, çünkü sinema, başka hiçbir sanat türünün başaramayacağı kadar insanın olgusal deneyimini genişletir, zenginleştirir ve derinleştirir, hatta yalnızca zenginleştirmekle de kalmaz, adeta gözle görülür bir şekilde uzatır da.
Sahi Ne Zaman Terk Etmişti Aklım Beni?
Nesrin KAYA
Anadolu’nun ufak bir şehrinde, ufak bir dağ köyünde doğmuşum. Bir elin parmağını geçmeyen evlerin olduğu göz alabildiğince yeşil bir köy. Bir ablam vardı benden önce, sonra iki erkek kardeşim daha oldu.
Delilik Konuşuyor
Çimen ÇİFTÇİ
Lütfen deliliğe daha fazla saygı gösterin. Oturun siz meclis üyeleri, mektepsiz filozoflar, din adamları, vergisiz memurlar siz de… Size daha önce duymadığınız ama çok bildiğiniz şeylerden söz etmek istiyorum:
Deliliğe Doğulu Bir Figür Üzerinden Bakış: HASAN SABBAH
Mesut GÜL
Toplumlar kendi coğrafyası, dini yaşamı, kültürü ve kaderi ile tek tek incelenmesi gereken yaşamsal döngüdeki birer kesiti ifade eder. Yukarıda da belirttiğimiz gibi toplum bir kesit fakat kendi içinde de bir yaşam sarmalı oluşturmaktadır.
Antikçağda Bir Deli: SOKRATES
Zehra ÇİFTÇİ
İlkçağdan yirminci yüzyıla kadar her çağda akıllı olmak, bilgi sahibi olmak, bilgelikle özdeş tutulmuş; bu anlamda delilik bu durumun aksi olarak görülür ve dışlanır. Fakat delilik toplumsal bir olgu olarak, toplumsal düzenin varlığının bir gerekliliği olduğu gibi bilgeliğe de katkı sağlar.
Sanat Ne İçindir?
Zeynep ÖZALP
1937 İspanya’sı tarihte yaşanan en büyük katliamlardan birine, bile isteye ev sahipliği yapmıştır. Nazi Almanya’sının ve Faşist İtalya’nın askerî uçakları deneme yapmak için Franco’dan izin istemiştir. Franco, İspanya’nın bir kasabası olan Guernica’da bu denemelerin yapılmasına müsaade etmiştir….
DEL(İ)ALİ
Belçim ÖZKAHRAMAN
Sonbaharın sararmış ayları… Yakıcı soğukların başlamasına sayılı günler kala, kavak ağaçlarından kalan son yapraklar bir bir uçurumdan atlar gibi düşüyordu toprağa. Yer çekimine yenik düşen yağmur damlaları, intikam alırcasına karışıyordu yeryüzüne.
Boşluk (Bir Fotoğrafın Öyküsü)
Harika Bahar ÖZTOK
Eli sıcaktı. Scout’ın elinin sıcaklığı kalmıştı elinde. Bahar gelmişti. Yeni yeni çiçek açan ağaçların arasındaki patika yoldan ilerleyerek Woodmanların evine vardı. Sarmaşıklarla çevrili, beyaz pencereli, tuğla kaplı klasik bir Amerikan evi.
Göç Hadisesine Neden Olumsuz Bakma Eğilimi Taşırız?
Suvat PARİN
Göç, yer değişikliğini ifade eden ortak bir anlam çerçevesine gönderme yapsa da farklı dil ve kültürlerdeki nominal ve anlamsal karşılıkları değişiklik gösteren bir olgu özelliği göstermektedir…
Yaratımdan Yok Edime Bir Kavram: Farklılık
Zehra BULUT
İnsan, türü içinde farklılık yaratabilme becerisiyle dünyaya konumlanan egemen varlık… Böyle bir tanımın insana yakıştığını düşünüyorum. Var olmanın hakkını vermek diye bir şey olsaydı eğer her varlığı kendi tanımına yönlendirirdik ancak bu defa tehlikeye düşecek olan tanımlar olurdu.
RUHLA GÖÇ PAZARLIĞI
Sevinç DEMİR
Göç etmek için illa mekân mı değiştirmeli? Yahut dolu mu yağmalı yeşilliklere? Kalbe inen bir ağrı çaldıramaz mı o çanı?..
Saat 05:00
Yine bir asma tavan. Dilsiz ve solgun şahitlerim olan ahşap duvarlarım… Ben ve ruhum… Bugün de bitti mesai…
SİMURG
Esma ÖZALP
Yıllar evvel bir adım vardı, bir vatanım… Ait olduğum değerler… “Kaknüs” derlerdi bana. Vatanım Hindistan’dı. Adımı unutan insanlar “Musikar Kuşu” diye seslenirlerdi. Ah siz insanlar! Bazen aranızdan ince yürekliler çıkar; Şairler…
ALLAHEMANET
Zeynep TÜRKSEVER
Kendini aramaya çıkmış klişe bir hikâyenin klişe örneklerinden biriyim ben. Köklerimden koparak kendimi bulma çabama Stara Çarşiya’nın kötü demlenmiş Türk Çayı yetişiyor!
YOLCU
Gözdem ÖZALP
Güneş henüz içimizi ısıtmamıştı. Sabah ezanının derinden gelen sesiyle uyandım, penceremi açtım, sabah ayazıyla ürperdim, derin bir nefes aldım. Bugün büyük gündü. Doğduğum şehri terk ediyorduk. Tüm anılarım ve çocukluğum…
KURİNJİ
Ayşegül BIÇAK ULUN
Yapış yapış her yanım. Gözlerimi açıyorum şeffaf bir örtü ile kaplı dünya. İçimde gelen bir ses “Buradan kurtulmalıyım!” diyor. Üç boğumlu bacağımın ilk dirseği ile şeffaf örtüyü yırtmaya çalışıyorum. İşte ilk gün ışığım ilk temiz hava. Üç hafta önce böcek olarak bıraktığım yerden kanatlarımla hayatıma devam ediyorum. Kanatlarımı gerdirip sınırlarını anlamaya çalışırken bir ses:
KAYS NASIL MECNUN OLDU?
Gözdem ÖZALP
Pervane ateşin etrafında döner, döner, döner ve dayanamaz ateşe atar kendini. Maksadı kül olmaktır çünkü. Aşktan yaratılmış bir âlemde binlerce âşıktan biri, Mecnun’un hikâyesi bu da. Döne döne kül olmuş bir pervanenin…
DENİZDEKİ KARANFİLLER: Çerkes Göçü
Kübra ŞAHİN
21 Mayıs 1864… Büyük Çerkes Sürgünü… Büyük denilince büyüklüğünü anlatmaya yetiyor muydu kelimeler? Peki ya yaşanılan acılar, çekilen çileler, ayrılıklar, zorluklar, gitmeler, kalmalar…
POL POT VE KİTLESEL DELİLİK
Ali ÖZALP
Ülkem için bir hayalim var benim. Cennet yurdumdaki ormanların derinliklerinde, burjuvazinin özdeşleştiği her şeyden uzak bir şekilde düşünerek geçirdiğim yıllar boyunca, bu hayalim, ete kemiğe büründü. Bir köylü çocuğu olarak düşlerimde gördüğüm kırsal bir ütopyayı artık ülkemin geleceği için gerçeğe dönüştürme vakti geldi.
YERİN DİBİ
Ayşe Gül BIÇAK ULUN
Geçmek bilmeyen beyaz yakalı hafta içinden sonra nihayet macera dolu bir hafta sonu beni bekliyordu. Son mesai saatimden on dört saat, evden çıkışımızdan iki saat sonra tırmanış yapacağımız alana vardık.
KİRAZ MEVSİMİ
Bahar ÖZTOK
“Islanmayı hiç sevmem!” Kendimi bir anda güçlü bir su akıntısı ile beraber beyaz sivri uçlu yalçın kayalıkların arasında bulmuş; sırılsıklam olmuştum. Ortam o kadar nemli ve kaygandı ki ayaklarım kayıyordu durmadan.
MUZ CUMHURİYETİ
Belçim ÖZKAHRAMAN
Fizik bölümünü okumamış olsam, yerçekimini şu anda inkâr edebilirdim. Karanlığın içinde bir tüy gibi savruluşum yarım saat kadar sürdü. Yeryüzünü tekrar gördüğümde, sevinmem gerekiyordu ama aşağıda bulunan kan gölüne doğru hızla düşmeye başladım.
TANRISIZ BAŞLIK*
Çimen ÇİFTÇİ
Bütün kitaplarını yanına alarak, öğretilerini zihinlerden silerek adeta kendini unutturmak istercesine gitmişti. Bütün sarıklı din adamları, kitabın muhatapları, imanlı aktivistler, fetva veren o dahiler Tanrının ölümsüzlüğü hakkında konuşmayı bırakmıştı.
İLK GÖÇ
Fatma ÖZÇINAR
Arapça “hecr” mastarından türemiş olan “hicret” kelimesi sözlükte: Bir yeri terk etmek, onunla ilgiyi kesmek, kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaşması demektir.
BİR DİSTOPYANIN İÇİNDE YAŞAMAK: Federico Garcia Lorca
Gözdem ÖZALP,
Benim şehrim Granada. Portakal kokuları, zil, şal ve gül… Granada benim şehrim. Bu yüzden meydan okurcasına döndüm. Her dönüş bir vazgeçişti belki. Ben kendimden vazgeçtim. Bir şiirim var: Süsme ve Ölüm. Kaderimi yazdım öyle geldim.
ÖLÜ BALIKLAR
Belçim ÖZKAHRAMAN
Sabahın ilk ışıkları, güneş yanığı izi taşıyan yüzünü okşuyordu. Sarhoş bedenini kaldırıp perdeyi açmak için pencereye yaklaştı. Soğuk bir kış günü başlamak üzereydi. Bahçe duvarları karla kaplandığından, komşu evleri göremiyordu artık.
İBRAHİMVARİ BİR TECELLİNİN TUZLA BUZ ETTİĞİDİR!
Zeynep TÜRKSEVER
İnsanları anlamama yardımcı olur diye toplum bilimi okumaya karar verişimin dördüncü yılında, hayatın her zaman düz bir çizgi halinde seyretmediğine dair sosyolojide farklı bakış açılarının var olduğunu anımsıyorum.
Tanrı’nın İnsana Üflediği Sanat: Edebiyat
Gözdem ÖZALP
Kur’an’da geçen yaratılış hikâyesinde Allah; meleklerden, Adem’e secde etmelerini ister. Melekler kendi lisanlarıyla nedenini sorduğunda Allah, Adem’e ve meleklere isimleri sorar. Sahip olmadıkları bu bilgi karşısında hayrete düşen melekler hayranlıklarını saklayamaz, secdeye kapanırlar. Peki neden bu hayret?
BİR YANIM GÖÇ
Ceylan ALMA
Hürriyetimin sorgulandığı bir zeminde yol alıyorum, sırtımda valizim ve koltuğumun altına sakladıklarım var. Ürkek düşüncelerim ile gecenin ihlaline uğramış sınırlarda, kalabalığın içinde, “Nuh Tufanı”nı hissediyor gibiyim. Kalabalıktan yükselen sesler arasında duyduğum çocuk sesinin bir yankısını ardımda bırakmışım: kimsesiz, mezarsız…
BİR DE BEMBEYAZ MARTILAR
Zeynep TÜRKSEVER
Sallanan sandalyemin gıcırtısını, dalga seslerinin ritmine uydurmaya çalışırken zamanın akışıyla hemhal olabilmem için bunun son fırsatım olduğunu hissediyorum. Ben Sitare, 40 yaşımdayım! Aydınlanmanın o mükemmel çağında! Yürüyorum, yaşımın yolumu aydınlatmasını umarak…
YERLİLERİN YERSİZ KAYGILARI
Çimen ÇİFTÇİ
Filozof Diyojen, eski Sinop’un sokaklarında içinde yaşadığı fıçıyı bir o yana bir bu yana yuvarlarken, bu garip davranışının sebebi sorulduğunda; komşularının kapılarına barikat yapmak ve kılıçlarını keskinleştirmekle meşgul olduğunu gördüğünü ve Makedonyalı İskender’in yaklaşan askerleri tarafından işgal edilmesine karşı şehrin savunmasına katkı yapmak istediğini söyler…
MARUF
Mustafa ÖZALP
Sabahın alacakaranlığında uykuya doymamış gözlerle savaş uçaklarının bombardımanından sarsılan evinin tavanından dökülen toprakla toza boğulan odasında yeni güne uyanıyordu Maruf. Korkuyla yorganını kafasına çekmeye çalışırken anne ve babasının haykırışlarıyla yatağından fırladı, koşarak kapı aralığından dışarıya baktı.
MİTOMANİ DEVLETİ BAŞKANI KONUŞUYOR!
Zeynep ÖZALP
Aziz yurttaşlarım!
Başkanınız olarak, tarihe geçecek olan bu konuşmayı yapmaktan gurur duyuyorum. Malumunuz 200 yıldır bize dayatılan bir yönetim biçimi olan demokrasi ile yönetildik. Takvimler 27 Haziran 2098’i gösterince bizler, sömürgeci gücü ve işgalci tüm düzenlere karşı çıkıp devrimimizi gerçekleştirdik.
FRANCİSCO GOYA, AKLIN UYKUSU CANAVARLAR YARATIR
Zehra BULUT
Francisco Goya… Değerinin yeterince anlaşılmadığı düşüncesi ruhumu kanatan İspanyol bir ressam. 1746 -1828 yılları arasında yaşadı. Yani Napeleon’un ve kilisenin ağırlığı altında ezilen bir tarihte solumaktaydı hayatı. Bu zaman diliminde yaşayan bir insan için sanat, en güvenli sığınma yeridir.
GEÇMİŞİN SOBELEDİĞİ YERDEN AYAĞA KALKMA HİKÂYESİ
Zeynep TÜRKSEVER
Çıkarken nefes nefese kaldığım yokuşun yol ayrımında; hem soluklanmak hem de karşımdaki evi uzun uzun izlemek için bir süre duruyorum, ciğerlerim cayır cayır yanarken en doğru nefesin diyaframdan alındığı bilgisini hatırlıyorum.